Demokrasi ideallerinin otoriter güçler tarafından sorgulandığı ve benimsendiği bir zamanda, bireyleri mevcut toplumsal normlara uyarlamanın ötesine geçen ve bunun yerine bu normları sorgulayan ve bunlara meydan okuyan bir psikoloji biçimine giderek daha fazla ihtiyaç duyulmaktadır. Güney Afrika Üniversitesi Sosyal ve Sağlık Bilimleri Enstitüsü’nden seçkin bir akademisyen olan Nick Malherbe, yeni makalesinde eleştirel psikolojinin radikal demokrasinin temellerini yeniden tasarlama ve güçlendirmedeki rolünü araştırıyor.
Malherbe’ye göre Eleştirel psikoloji, radikal demokrasiyi desteklemede önemli bir rol oynayabilir. Geleneksel psikoloji genellikle kapitalist normlara karşı direnişi patolojik hale getirir veya bireyleri bu normlara uyacak şekilde uyarlar. Bunun tersine eleştirel psikoloji, bireyleri ve toplulukları bu normlara meydan okuma ve daha eşitlikçi ve demokratik bir toplumun gelişimini destekleme konusunda güçlendirebilir.
Malherbe’nin çalışmaları, neoliberal ve otokratik gündemlerin sıklıkla kaçırdığı bir terimden radikal demokrasi kavramına doğru hareket ederek demokrasinin yeniden tanımlanmasını savunuyor. Bu çalışmalar, demokrasiyi otoriterizmin pençesinden geri alma çabası olarak görülüyor. Bu vizyona göre demokrasi, statik bir son nokta değil, toplumun psikolojik temellerine ve bireysel öznelliklere sıkı sıkıya bağlı, sürekli bir mücadele ve yeniden keşfetmenin dinamik bir sürecidir.